Saturday, April 10, 2010

Intel den ODTÜ ve Bilkent e proje yatırımı

Intel, ODTÜ'nün MikroelektroMekanik Sistemler (MEMS) araştırma ve Uygulama Merkezi'ne 2,5 milyon dolarlık ekipman desteği yapacak, ayrıca ODTÜ'de yürütülecek Enerji Verimliliği Projesi ile Bilkent Üniversitesi'nde yürütülecek ''Kutupsal Kodlar'' projelerinin hayata geçmesi için destek verecek.
Intel ile ODTÜ ve Bilkent Üniversitesi arasında ''Akademik Araştırmalara Yönelik İşbirliği Anlaşması'' Sheraton Otel'de düzenlenen toplantıda imzalandı.
Toplantıya, TC Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı Alpaslan Korkmaz, İntel Türkiye Genel Müdürü Çiğdem Ertem, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar, Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdullah Atalar ile projeleri yürütecek Bilim insanları katıldı.
Erten, toplantıda yaptığı konuşmada, Intel'in Türkiye'de ve dünyada bilim ve teknolojinin gelişmesine yaptığı yatırımlar hakkında bilgi verdi.
İntel'in bilişim teknolojilerindeki rekabetini inovasyon ve Ar-Ge yatırımları ile sağladığını dile getiren Erten, ''Kendimizi geleceğin mimarları olarak adlandırıyoruz. Geleceği hayal ediyoruz ve geleceğin teknolojilerini destekliyoruz'' dedi.
İntel'in yıllık 6 milyar dolar Ar-Ge yatırımı yaptığını, bu miktarın yüzde 25'inin de gelecekte kullanılacak teknolojiler için ayırdığını anlatan Erten, MEMS'e yapılacak ekipman yardımının da İntel'in Ortadoğu bölgesindeki en büyük yatırımı olduğunu bildirdi.
TÜBİTAK tarafından da desteklenen Enerji Verimliliği Projesi'ni de İntel'in desteklediğini kaydeden Erten, bu Proje tamamlandığında bilgisayarların daha az elektrik enerjisiyle çalışmasının sağlanacağını kaydetti.
Bilkent Üniversitesi'nde yürütülecek ''Kutupsal Kodlar'' Projesi'nin de İntel için büyük bir öneme sahip olduğuna işaret eden Erten, proje ile kablosuz ağlarla iletişimin daha verimli hale getirilmesinin, bu konuda yeni teknolojilerin geliştirilmesinin sağlanacağını bildirdi.
Alpaslan Korkmaz da Türkiye'nin son yıllarda Ar-Ge alanında kararlı adımlar attığını, 2008'de 7 milyar dolarlık yatırım yaptığını belirtti.
PROJELER NEYİ KAPSIYOR?İntel'in dört ayrı fabrikasından sağlanacak toplam 2,5 milyon dolar değerindeki dört ayrı ekipman ile ODTÜ MEMS'in Ar-Ge kabiliyetinin ve üretim kapasitesinin arttırılması hedefleniyor. Savunmadan, biyomedikale, telekomünikasyondan, beyaz eşyaya kadar farklı alanlarda hayata geçirilecek akıllı sistemlerde kullanılmak üzere prototip olarak üretilen algılayıcılar için bugüne kadar 6 inç çaplı silisyum diskler kullanan ODTÜ MEMS, İntel'in desteğiyle artık 8 inç çaplı silisyum disklerde de üretim yapabilecek.
ODTÜ'nün Kuzey Kıbrıs Kampüsü'nde üzerinde çalıştığı Enerji Verimliliği Araştırması ile de mikroçipler üzerinde titreşim enerji ve frekansını, güneş ya da ısı enerjisini yükselterek elektrik enerjisine dönüştürmeye yönelik araştırmalar yapılıyor. Bugüne kadar mikrosistemler üzerinde yapılan araştırmalar, İntel'in projeye desteği ile birlikte Mobil sistemler gibi farklı alanlarda devam edecek.
Intel'den ODTÜ ve Bilkent'e proje yatırımı

2011 yılı, Kıbrıs yılı ilan edilmeli

İSTANBUL - Deniz, kum ve güneş üçlüsü, akıllara hemen tatili getiriyor. Özellikle güneşin kendisini göstermeye başladığı şu bahar günlerinde... Çoğunuz Tatil planlarını yapmaya başladı bile, oteller seçildi, yerler ayırtıldı...
Ne tarafa yolunuz düşecek bilmiyoruz ama eğer Kıbrıs'a hiç gitmediyseniz, seçenekleriniz arasında yer verin deriz...
Akdeniz'de yer alan üçüncü büyük ada ve Anadolu yarımadasının 65 kilometre güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan bir Türk devleti; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti...
Tertemiz plajları, eğlencenin hiç bitmediği gece hayatı, bakir koyları ile cennet bir ada...
Kısaca bahsedelim; adanın iç kesiminde, Beşparmak Dağları güneyinde Mesarya ovası, Ercan Havaalanı ve başkent Lefkoşa bulunuyor. Lefkoşa'nın merkezi, 5.5 kilometre uzunluğunda şehir duvarı ile çevrili. Doğu sahili boyunca tarihi Gazimağusa kenti ve Salamis antik kenti yer alıyor. Kıbrıs'ın sahil kıyıları, mayıs ve ağustos ayları arasında "Chelonia Mydas" ve "Caretta caretta" kaplumbağaları tarafından ziyeret ediliyor. Adanın en büyük yarımadası olan Karpaz yarımadası yeşil kaplumbağaların yumurtlama mekanı...
Batıda Soli ve Vouni, Lefkoşa’daki Arabahmet Camii, Mağusa’daki Salamis, doğudaki Apostolos Andreas Manastırı ziyarete açık yerler arasında...
Lefkoşa, Gazimağusa, Girne, Güzelyurt ve İskele olmak üzere 5 ilçeye ayrılmış ada, plajlarıyla ünlü. İsterseniz kalabalığın içinde eğlencenin; isterseniz de gözlerden uzak bir koyda romantizmin keyfini çıkarın. Seçim size kalmış...
Bu arada Macera arayanlar için ise Güzelyurt Koyu öneriliyor.
Escape, Alagadi, Altın Kum, Sunset, Mare Monte ve Camelot ünlü plajları...
Su sıcaklığı yılın 8 ayı boyunca yüzmek için ideal... Ayrıca yelken, dalış, sörf, deniz kayağı gibi su sporları yapma şansınız da var.
Evet bu cennet ada turistin başını döndürüyor ama yatırımcılar bazı konularda şikayet ediyor.
"1974'ten beri Kuzey Kıbrıs adeta açık bir hapishaneye döndürüldü. Devletten izolasyonun kaldırılmasını ve ulaşım probleminin çözülmesini istiyoruz."
Bu sözler Kıbrıs ve Azerbaycan'da Otel işletmeciliği yapan Net Holding İcra Kurulu Başkan Yardımcısı ve Merit Turizm AŞ. Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar'a ait.
Yatırım için verilen teşviklerin ülkeye yetmediğini, gelişim konusunda KKTC hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne büyük görev düştüğünü söyleyen Arar, Türkiye'nin ve yavru vatanın turizm potansiyelini değerlendirdi...

Kıbrıs'a yeni yatırımcı çekmek ve turizmi geliştirmek için kime, ne görevler düşüyor? Bu konuda en büyük görev KKTC hükümetine ve TBMM'ye düşüyor. Bugün Kuzey Kıbrıs'a yapılan yatırımlara verilen teşvikler, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntıları göz önüne alırsak, çok minimal seviyede kalıyor.
'TEŞVİK YASASI BİR AN EVVEL ÇIKMALI'1980'lerin Özal dönemini hatırlayalım; Antalya-Marmaris turizmi nasıl patlatıldı? Nasıl krediler ve teşvikler verildi. Bu konu ile ilgili teşvik yasasının bir an evvel çıkması gerekir.
Kıbrıs'ta yatırım yapmanın avantajları ve dezavantajları neler? Avantajı, bölgenin iklimi ve doğası; dezavantajı ise, Türkiye dışında hiç bir devletten ulaşım imkanı olmaması.
'KUZEY KIBRIS'A YAPILMIŞ EN BÜYÜK HAKSIZLIK'Kıbrıs izolasyonu hakkında neler söyleyeceksiniz? Çözüm yolu nedir?KKTC'deki en büyük sıkıntı, izolasyondur. Bu da turizmcinin belini kıran en önemli unsur. Kuzey Kıbrıs'a yapılmış çok büyük haksızlık. 1974'ten beri Kuzey Kıbrıs adeta açık bir hapishaneye döndürüldü. Devletten izolasyonun kaldırılmasını ve ulaşım probleminin çözülmesini istiyoruz. İzolasyonu isterse Türk Hava Yolları (THY) kırabilir. Bakü-Erzurum-Ercan, Tebriz-Adana-Ercan veya Tahran-Gaziantep-Ercan seferleri niye yok? İşte bu büyük bir sorun. Benim THY yetkililerinden bir ricam var; onların bu çok büyük potansiyelinin çok ufak bir parçasını gelsinler, bu yavru vatanın izolasyon olayını çözsünler. Bu arada Kıbrıs'ın bayrak taşıyıcı havayolu olan KTHY da görev düşüyor.
Kıbrıs turizmi gelecekte nasıl olacak? Kıbrıs yeterince tanıtılıyor mu?Önümüzdeki yıllarda çok daha başarılı olacak. Akdeniz'in en genç tesisleri, en başarılı hizmeti ve engin bir konukseverliği, misafirlerini bekliyor.
'2011 YILINI KIBRIS YILI İLAN ETMEK GEREK'Kıbrıs'ın tanıtımı için neler yapılabilir?Kuzey Kıbrıs'a yatırım yapmış ve yapacak olan yatırımcılar ile Turizm Bakanlığı el ele vererek Kıbrıs'ı Anavatan'da da tanıtması gerekir. Anavatan, Kuzey Kıbrıs'ın tüm turizm beklentilerini karşılar. İlgi çeken özellikleri göz önüne çıkartıp, 2011 yılını Anavatan'da "Kıbrıs yılı" ilan etmek gerekir.
Kıbrıs'ta seçim olacak. Seçim sonuçlarında çıkacak yeni hükümetten beklentileriniz neler?Bir tek cümle ile açıklamak isterim: Turizmin önünü açsınlar ve turizmciyi rahat çalışır hale getirsinler.
Kıbrıs'taki yatırımlarınızdan bahseder misiniz? Gelecekte neler planlıyorsunuz?Net Holding bünyesinde otelcilikle uğraşan halka açık bir şirketiz. Kuzey Kıbrıs'ta da büyümeye devam ediyoruz. Bundan 6 yıl önce, Merit Crystal Cove otelde bin 200 kişilik ilk kongre merkezini yapıp kongre turizmini adaya getirdik. Şimdi de Sağlık turizmi için çalışıyoruz. Girne'deki otelimizin hemen yanında "Afrodit Thalassoterapi" tesislerimizin inşaatı devam ediyor. "Denizden gelen sağlık" anlamına gelen "thalasoterapi" alanında Modern ve gelişmik bir otel inşa ediyoruz. 2011 yılında açmayı planlıyoruz.
Kıbrıs dışında yeni yatırımlarınız olacak mı?Şu an Kıbrıs dışında bir yatırım yapmıyoruz. Ama bazı gelişen projelerimiz var.
Müşteri memnuniyeti için neler yapıyorsunuz? Günümüzde yeni trend; insanların ihtiyaçlarını rahatlıkla çözme imkanına sahip olması ve konforudur. Biz devamlı Eğitim alan ve bu trendleri takip eden bir grubuz. Geçtiğimiz haftalarda Amerika'da müşteri mutluluğu ile ilgili eğitime katıldım. Bu müşteri odaklı hizmet eğitimiydi. 'YASTIK BANKASI KURDUK'Örneğin; otellerimizde "yastık bankası" kurduk. Her insanın alıştığı bir yastık vardır. Otellerde ise tek tip yastık vardır. Otele girdiğinizde yastık bankasına başvuruyorsunuz ve hangi tür yastık tercihinizi söylüyorsunuz ve bir daha ki gelişinizde aynı yastığı buluyorsunuz.
Bir işadamının odasında evindeki konforu bulması, ihtiyacı olduğunda ütü masasının ve ütünün hazır olması, hava yağışlı olduğunda dolabı açtığında şemsiyeyle karşılaşması, çalışma masasında gerekli tüm ihtiyaçlarının bulunması, kahve makinesinde kahvesini yapıp içmesi de bence konforun bir parçası...

2010 yılı hedefleri değerlendirildiğinde Bakan Günay'ın 30 milyon turist beklentisi söz konusu... Sizce bu rakam nasıl olacak? Yüzde kaçlık bir büyüme öngörülüyor? Günay'ın bugüne kadar verdiği rakamsal değerler çoğunlukla tutmuştur. Ben bu konudaki rakamın da oluşacağına inanıyorum.
Erken rezervasyon kampanyası, tatilci ve yatırımcılara nasıl bir fayda sağladı? Bu sayede; Türk haklı da tıpkı yabancı ülke misafirlerinde olduğu gibi tatillerini erken programlamaya başladı. Bu turizm için, otellerin sezonlarını net görebilmeleri açısından büyük bir avantaj.
Misafirlerimiz için ise en büyük avantaj; daha ucuza ve taksitle tatil satın alabilme imkanlarının olması...
'KKTC'NİN EN ÖNEMLİ EKSİKLİĞİ...'Türkiye ve Kıbrıs'ta, turizm pastasına rakamsal olarak bakıldığında nasıl bir sonuç çıkıyor? KKTC bilinen sebepler dolayısı ile gerekli payı alamıyor. Ancak yatırımcılar, otelciler ve acentalar sayesinde KKTC için yapılabilecek bir çok şey yapılmaya çalışılıyor.
En önemlisi ise KKTC'nin tanıtım eksiliği; ki bunun da zamanla çözüleceği inancındayız. Türkiye destinasyon olarak zaten dünyada oldukça popüler… Yeni oteller, yeni bölgeler ve tanıtımlar ile bunların desteklenmesi ülke açısından için büyük bir kazanç. Ama her iki taraf için de yapılabilecek çok şey var.
GİRNE POPÜLER, KARPAZ DA GELİŞİYOR En çok hangi ülkelerden turist geliyor ve hangi bölgeleri tercih ediyor? Kıbrıs'a bakıldığında durum nasıl? Yıllardır söylediğimiz gibi; KKTC'nin en çok misafir aldığı ülke Türkiye. Sırayla İngiltere ve Orta Doğu ülkeleri geliyor. Yüzde 80'lik bir rakam tamamen Türkiye pazarına aittir diyebiliriz.
Girne, oldukça popüler bir bölge… Ancak Karpaz bölgesi de son yıllarda (yeni açılan oteller ile) önem kazandı. Lefkoşa zaten başkent olması sebebiyle farklı bir konumda bulunuyor.
Kıbrıs'ın problemleri çözüldüğü an, dünyada yepyeni bir destinasyonda açılmış olacak. Denizi ve doğası keşfedilecek. Tanıtımlar daha rahat yapılacak ve en önemlisi uçuşlar artacak. Şu an sadece elimizden geleni yapabiliyoruz. Ancak çözüm sayesinde Kıbrıs bir cennet ada olarak tüm dünyada tanınacak.
Alman, Rus ya da İngiliz bir turist Türkiye'ye geldiğinde ne kadar para bırakıyor? En çok İranlıların harcama yaptığı söyleniyor. Sizce durum nasıl? Açıkçası geçmiş dönemle 2000'li yılların turizmi arasında ciddi farklar var. 2000 yılı öncesi rakamlar çok yüksekti, ancak şimdi harcama oranı daha düşük. Gelen misafirler sadece tatile odaklılar. Kıbrıs için de bu durum aynen geçerli. İranlı misafirler için de durum bölgesel olarak değişiyor.
İNTERNETTE TATİL SATIN ALIRKEN HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMAMAK İÇİN...İyi ve kaliteli bir işletme nasıl olmalı? Özellikle internet üzerinden rezervasyon yaptıran müşteriler neye ve hangi özelliklere dikkat etmeli? Misafirini ön planda tutan, isteklerini anında cevaplayabilen ve eğitimli personel ile çalışan tüm işletmeler iyi ve kaliteli olabilirler. Misafir odaklı çalışmak, her işletmeye, her anlamda kazandırır.
'2011 yılı, Kıbrıs yılı ilan edilmeli'

İranlı turistler en çok nereye gidiyor?

VAN - 13 günlük tatili fırsat bilen çok sayıda İranlı turist, sınır kapılarından yurda giriş yaptı.
Bazı turistler Van'dan uçakla Antalya, İzmir ve İstanbul'a giderken, bazı kafileler de Van'da kalmayı tercih etti. Van'da konaklayan İranlı turistler kentteki Otel sahiplerinin ve esnafın yüzünü güldürdü.
VAN'DAKİ OTELLER DOLDU İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Salih Tatlı, Van'da 10'u turistik, toplam 34 otel bulunduğunu belirterek, "Bu otellerimizin tamamı İranlı turistlerle doldu. Otellerde ve misafirhanelerimizde toplam 5 bin yatak bulunmaktadır. Yatak kapasitesinin yetersiz kalması üzerine erkekler ve kadınlar ayrılarak, otellere yerleştirildi" dedi.
İranlı turistin eğlenmeyi ve Alışveriş yapmayı tercih ettiğ ini bildiren Tatlı, "Van'da 20 Martta başlayan hareketlilik, bu ayın sonuna kadar devam edecek. Bazı gruplar Van'dan geçerek İstanbul Ankara ve İzmir'i tercih ediyor, bazı İranlılar ise burada tatilini geçiriyor" diye konuştu.
VAN, İZMİR, İSTANBUL VE Antalya'DA HAREKET VAR Old Tuşba Turizm Seyahat Acentesi Bölge Müdürü Erkan Yılmaz, Van, İzmir, İstanbul ve Antalya'da büyük bir hareketlilik yaşandığını kaydetti.

"Şu anda Antalya'daki tüm oteller İranlı turistlerle dolmuş durumda. Yaklaşık 30 bin turist şu an Türkiye'de Tatil yapıyor. Bu durum, ekonomiye iyi bir canlılık getirdi. Ölü sezon İran turistle canlandı."
Van'a eşi ve çocuklarıyla geldiğini anlatan İranlı İbrahim Rızai, alışveriş yaptıklarını, kentin önemli güzelliklerini gördüklerini belirtti.
İLGİLİ HABER
İranlı turist bin 200 dolar bırakıyor
İlk kez Van'da geldiğini, kentin büyüleyici bir güzelliğe sahip olduğunu anlatan Rızai, "İran'a yakın olması nedeniyle Van'ı tercih ettik. Artık tatillerimizi burada geçirmeyi düşünüyoruz" dedi.
SATIŞLAR YÜZDE YÜZ ARTTI Piyasalardaki durgunluğun İranlı turistler sayesinde atlatıldığını ifade eden mağaza müdürü Özhan Karankaya ise İranlı turistler için indirim yapıldığını belirtti.
İLGİLİ HABER
İki ayda 1.7 milyon turist geldi
Mağazada, Farsça müzikler çalındığını anlatan Karankaya, İranlı turistlerin alışveriş yapmayı sevdiğini, satışların yüzde 100 oranında arttığını söyledi.

İranlı turistlerin rahat giysileri tercih ettiğini bildiren Karankaya, "Yaz sezonuna girmememize rağmen depolarda bulunan bütün yazlılıkları çıkardık. Çok talep var. Umarım sezon boyunca bu hareketlilik devam eder" dedi.
"NEVRUZUN OLAYSIZ GEÇMESİ ETKİLİ OLDU" İranlı turistlere rehberlik yapan Serdar Narin de Doğu Anadolu Bölgesi'nde Nevruz etkinliklerinin olaysız geçmesinin, turist sayısındaki artışı etkilediğini belirterek, şöyle konuştu:
İranlı turistler en çok nereye gidiyor?

Baharın ilk tatilini yapmak isteyenler...

İSTANBUL - EtsTur Kültür Turları Müdürü Serdar Eşmeli, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı hafta sonuyla birleştirmek isteyenlerin, farklı yörelerin tarih, Eğlence, Müzik ve yemek kültürünü tanıtan ''Anadolu Kültür Turları''nı tercih edebileceğini söyledi.
Likya, Safranbolu-Ilgaz-Amasra-Bartın ya da Assos, Bozcaada, Foça, Ayvalık, Cunda gibi yerlerin kültür turları kapsamında ilgi gördüğünü belirten Eşmeli, şu bilgileri verdi:
- Adını tarihi Likya uygarlığından alan ve Muğla yöresine yönelik gerçekleştirilen tur 22 Nisanda başlayacak. Misafirlerimizi Dalyan'ın rahatlatıcı doğası karşılayacak. Dalyan'daki ilk tekne turuyla birlikte Ölüdeniz ve Kelebekler Vadisi ile 12 Adalar tekne turları sizi maviye doyuracak. Bu özel turla hem Kral Mezarları'nı gezebilecek hem de caretta carettaları görebileceksiniz. Üç gece Otel konaklamalı turun fiyatı 271 TL'den başlıyor.
- Dünyanın sayılı güzelliklerinden olan Kapadokya, kültür turları kapsamında ilgi görüyor. 22 Nisan akşamı yola çıkarak, peri bacaları arasında dolaşabilir, balonla yöreyi yukarıdan inceleyebilir, yer altı mağaralarının ilgi çekici hikayesini öğrenebilirsiniz. Turun fiyatı 330 TL'den başlıyor.
- Karya turuna çıkanlar, Efes Antik Kenti'nin ilgi çekici hikayesini dinleyebilir, ünlü Şirince Şarapları'nı tadabilir ve Azmak Çayı'nda tekne turuna çıkabilir. Üç gece otel konaklamalı turun fiyatı 229 TL'den başlıyor. - Safranbolu-Ilgaz-Amasra-Bartın'ı kapsayan Bitinya turunun çok sıcak olmayan bir dönemde gezginlere yeni yerler keşfetme fırsatı veriyor. 23 Nisanda yola çıkacak üç gece otel konaklamalı turun fiyatı 330 TL'den başlıyor.
- Yüzyıllardır şifa dağıtan Pamukkale de güzel bir Tatil alternatifi olabilir. Bu turun fiyatı ise 329 TL'den başlıyor.
YURT DIŞI TATİL FIRSATLARI 23 Nisan tatilinde yeni ülkeler görmek isteyenler için de farklı seçenekler bulunuyor.
- Gösterişli katedraller, kuleler, köprüler ve müzeler arasında keyifle geçecek Prag turu, 22 Nisanda başlayacak ve üç gece sürecek. Fiyatlar ise 299 euro'dan başlıyor.
- Yunanistan'ın en gözde üç şehri, Selanik, Atina ve Kalambaka'nın bahar aylarında görülmeye değer... 20 Nisanda hareket edecek turun fiyatı 299 Euro'dan başlıyor.
- İtalya'nın sıcak kültürünü tanıma fırsatı sağlayan Roma turu da 22 Nisanda başlayacak ve turun satış fiyatı ortalama 499 Euro.
ÇOCUKLARIYLA TATİL PLANI YAPAN AİLELER İÇİN BİRKAÇ ÖNERİ - Tunus turu 22 Nisanda hareket edecek. Üç gece, beş yıldızlı otelde yarım pansiyon konaklama transferler, Türkçe rehberlik hizmeti dahil paket fiyatı kişi başı 349 Euro'dan başlıyor.
- Filler adası Sri Lanka'da çocuklarınızla farklı bir kültürü keşfedebilirsiniz. 20 Nisanda yola çıkacak ve yedi gece sürecek turda, beş yıldızlı otellerde 999 Euro'dan başlayan fiyatlarla konaklayabilirsiniz.
Baharın ilk tatilini yapmak isteyenler...

İstanbul Park Hotel-Tuzla ya konukseverlik ödülü

ANKARA - Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak tanınan birlik, Turizm endüstrisindeki tüm uluslararası acenteleri izliyor ve lobicilik faaliyetleri yürütüyor.
Üyeleri dünya çapında otel, Restoran birlikleri, uluslararası ve ulusal Otel ile restoran zincirleri, bağımsız otel ve restoranlar olan birlik, her yıl çeşitli kategorilerde ödüller veriyor.
Birlik tarafından bu yıl ilk kez açıklanan ''Konukseverlik Büyük Ödülü''ne İstanbul Park Hotel-Tuzla layık görüldü.
İstanbul Park Hotel (Tuzla) Müdürü Berkay Türkel, yaklaşık 300 bin otel ve 8 milyon restoranı temsil eden birliğin verdiği ödülün önem taşıdığını söyledi.
Ödülü 17-20 Ocak 2010 tarihleri arasında Sırbistan'ın başkenti Belgrat'ta gerçekleştirilen Yıllık Kongre Toplantısı'nda aldıklarını anlatan Türkel, törene İstanbul Park Hotel yetkililerinin yanı sıra TUROB (Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği) Başkanı Timur Bayındır'ın da katıldığını bildirdi.
Türkel, Hindistanlı bir iş adamının da ''The Leela Hotel'' zincirleriyle ''Yılın Otelcisi'' ödülüne layık görüldüğünü bildirdi.
İstanbul Park Hotel-Tuzla'ya 'konukseverlik ödülü'

Avrupalı turist 800, İranlı bin 200 dolar bırakıyor

İSTANBUL - İran'dan büyük turist grupları Türkiye'de ağırlayan ve önümüzdeki yıllarda 100 bin İranlı turisti Türkiye'ye getirmeyi hedefleyen Hey Travel Trends, bu yıl İranlı turistlere Ege-Yunan adaları gemi turu yaptıracak.
Hey Travel Trends Yönetim Kurulu Başkanı Süreyya Sıtkı Bektaş, yaklaşık 1 milyon İranlı'nın her yıl Tatil amacıyla Türkiye'yi tercih ettiğini söyledi.
"İranlı turistler, Türkiye'ye gelmek için özellikle Nevruz ayını ve yaz aylarını tercih ediyorlar, genellikle ailece geliyorlar, eğlenceyi çok seviyorlar ve Boğaz gezilerinde mutlaka Canlı şarkı söyleyecek şarkıcı talep ediyorlar.
En çok Antalya ve İstanbul'u tercih ediyorlar. Kaprisli değiller. Otelleri beğenmemezlik ya da hizmete yönelik gereksiz eleştirileri olmuyor. Müslüman bir ülke olmamız onlar açısından büyük avantaj. Bizi tercih eden İranlılar'ın çoğu Türkçe biliyor. Ortalama 1 hafta kalıyorlar. Diğer yandan para harcama konusunda da gayet iyiler. Avrupalı bir turist 800 dolar bırakırken, İranlılar bin 200 dolar civarında para bırakıyor.'' İRAN'DA YAZ AYINA DENK GELEN SEÇİM, TURİST SAYISINI ETKİLEDİBektaş, 2009 yılında İran'da yaz aylarına denk gelen seçim nedeniyle Türkiye'ye gelen turist sayısında yüzde 15 civarında eksilme olduğuna değinirken, 2005-2008 yıllarının verimli geçtiğine dikkati çekti. İranlılar'ın gezilerinde genellikle İstanbul'u merkez yapıp, İstanbul üzerinden Avrupa ülkelerine devam etmek istediğini ancak Avrupa ülkeleriyle vize sorunu yaşanabildiğini kaydeden Bektaş, ''Avrupa ülkelerine giriş konusunda vize sorunu çözülürse, İranlı turist populasyonumuzda patlama yaşanır'' dedi.
Bektaş, özellikle yaz aylarında havalimanının kapasitesinin yetmediğine değinirken, ''Van Havaalanı'nı Nevruz ayında ve yaz aylarında kullanmaya çalışıyoruz ama yaz aylarında havalimanlarımız İran'dan gelişlerde yeterli olmuyor. Karayolu ise çok uzun sürüyor'' diye konuştu. ''KOMŞU PAZARLAR TURİZMDE GELECEK VAAT EDİYOR''Bektaş, Irak pazarının, 2011 yılında Türkiye için çok iyi olacağını düşündüğünü ifade ederek, Suriye ile ilişkilerin artmasından turizmin de olumlu etkilendiğini söyledi.
Türk Cumhuriyetlerinde gelecek gördüklerini vurgulayan Bektaş ''Bu ülkelerde giderek gezgin profili oluşmaya başladı. Bu ülkelerden ülkemize gelerek Otel almak isteyen iş adamları var. Komşu pazarlar turizmde gelecek vaat ediyor. Ermenistan'la ilişkilerimiz değişse de, artan ilişkiler olumlu gelişmelere gebe'' dedi. 2010'da turist sayısının 26 milyon ve gelirin ise 22 milyar dolar civarında olacağını beklediklerini söyleyen Bektaş, "Hedefin 50 milyon turist 50 milyar dolar pay almak olmalı. Eğer bu seviyelere ulaşırsak, pastadan yüzde 5 pay almış oluruz. Bu amacımızı 10 yıl içerisinde yakalamalıyız'' diye konuştu.
Avrupalı turist 800, İranlı bin 200 dolar bırakıyor

Turizmde dünyaya rakibiz

İSTANBUL - Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) işbirliğiyle, Ekin Fuarcılık tarafından bu yıl 14. düzenlenen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT), 11-14 Şubat tarihleri arasında İstanbul TÜYAP Beylikdüzü Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını açtı.
TÜROFED Başkanı Ahmet Barut, Türkiye’nin bugün artık turizmden pay alan her hangi bir ülke değil, tüm ülkeler için gerçek bir rakip haline geldiğini söyledi.
Türkiye’deki otelleri temsil eden meslek örgütü TÜROFED olarak, ulaşılan büyüklüğe paralel katkı sağlayabilmek için daha fazla güç istediklerini vurgulayan Barut, “Türkiye turizminin geleceğinde daha etkin olmak istiyoruz. Her platformda söylüyorum; sadece manevi değil, maddi katma değer, yani fon yaratmaya hazırız” dedi.
Barut, buna paralel olarak da 2010 yılında, yıllardır beklenen yasal düzenlemelerin hayata geçeceğine inanmak istediklerini belirterek “Umarım önümüzdeki yıl EMITT açılış konuşmasını bu yeni kanunla kurulmuş meslek birliğimizin başkanı yapar” ifadesini kullandı ve şunları söyledi:
“EMITT’te yabancı katılımcı sayısı artıyor, çünkü ITB, WTM fuarlarında da olduğu gibi aynı anda onlarca, yüzlerce partnerinizi bir arada görebiliyorsunuz. Bunda, aldığımız turist sayısı arttıkça, daha fazla ziyaret edilmesi gereken bir ülke haline gelmemizin de etkisi büyük. Öte yandan Türkiye’nin outgoing yani turist gönderme potansiyelinin her yıl yükseliyor olması da bir diğer etkeni oluşturuyor.
Tüm tur operatörlerimiz burada. Çünkü iç turizmin en yoğun gündeme geldiği, yüzbinin üzerinde ziyaretçinin uğradığı bir fuar düzenleniyor burada. Vatandaşlarımız erken rezervasyon terimini ilk defa burada duydu. Oteller yabancıya daha ucuz fiyat vermekle suçlanırken, artık vatandaşlarımız da tatillerini erkenden planlayarak, aynen yabancıların yararlandığı indirimleri kullanabiliyor.. Bu noktada da profesyonellik adına ciddi bir yol katettik.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, yabancı ülkelerde tanıtım yapar gibi, ülkemizde de daha fazla insanımızı tatile teşvik etmek için tanıtım yapmaktadır ve bu bir ilktir.” Türkiye'nin çok kısa sürede, Dünyanın 7. büyük turizm ülkesi olduğuna da değinen Barut, bundan dolayı duydukları gururu şu sözlerle anlattı:
"Bu bizi bir yandan çok sevindirmekte, ama aynı zamanda sorumluluğumuzu da artırmaktadır. Artık Türkiye, turizmden pay alan her hangi bir “ülke” değil, tüm ülkeler için gerçek bir “rakip” olmuştur. Bu nedenle, Otel sahibi, acente, garson, şoför, halı tezgahtarı, belediyeler, bakanlık bürokratı, bakan, meslek örgütleri, kısaca her kesim eskisinden daha iyi hizmet üretmelidir.”
TÜRKİYE BAŞARISINI DOĞAL VE TARİHİ GÜZELLİKLERİNE BORÇLU Mısır Turizm Bakanı Zoheir Garranah, global dünyada turizmin ekonomik açıdan giderek artan bir gelir teşkil ettiğini, buna rağmen bazı ülkelerce yeterince önemsenmediğini belirterek, ''Bu anlamda Türkiye, turizmin önemini idrak eden istisnai ülkelerden biri'' dedi.
Garranah, doğu ile batının birleştiği bir ülke olan Mısır'ın, EMITT'te ''onur konuğu'' olmasından büyük gurur duyduğunu söyledi.
EMITT'in öneminin giderek arttığını, fuarın turizm açısından ülkeler arasındaki uluslararası işbirliğini güçlendirdiğini belirten Garranah, ''Global dünyada turizm, ekonomik açıdan giderek artan bir gelir teşkil etmektedir. Turizm, buna rağmen bazı ülkelerce yeterince önemsenmiyor. Bu anlamda Türkiye, turizmin önemini idrak eden istisna ülkelerden biri'' diye konuştu.
Zoheir Garranah, Türkiye'nin 100 destinasyon arasında ilk 10'a girdiğini, bunun bir tesadüf olmadığını, bu başarıyı doğal ve tarihi güzellikleriyle elde ettiğine dikkati çekti.
Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının son yıllarda yaptığı başarılı çalışmaların da bunda etkisi olduğunu dile getiren Garranah, Türkiye'de özel ve kamu kurumlarının ele ele vererek turizme önemli bir ivme kazandırdığını kaydetti.
Turizmde dünyaya rakibiz

Bu da Türk usulü suşi

BARTIN - İnkumu Tatil beldesinde Otel işletmecisi Işıl Işık, Japon mutfağını öğrenmek amacıyla İstanbul Mutfak Sanatları Akademisi'nde 15 gün kurs görmesinin ardından Suşi yapmayı öğrendi.
Şuşinin fazla tercih edilmemesi üzerine Işıl, suşiyi hamsi kullanarak yapmaya başladı. İlk önce çalışanlarına tattıran işletmeci, beğenilmesi üzerine hamsi şuşiyi restoranının menüsüne dahil etti.
Suşiyi hazırlamanın ve yemenin çok keyifli olduğunu anlatan Işık, şunları söyledi:
SADECE ÇİĞ BALIKLA YAPILIYOR DİYE BİLİNİYOR AMA BU YANLIŞ''İstanbul'da öğrendiğim suşiyi Karadeniz'e uyarlamak istedim. Onun için de içine hamsi koyarak denedim. Ayrıca, suşi genelde hep çiğ balıkla yapıldığı biliniyor. Ama bu yanlış, sadece çiğ balıkla yapılmaz. Bunu insanlara göstermek istedim. Şimdilik küçük denemelerle müşterilerimize sunmaya çalışıyoruz.
HAŞLANMIŞ VE KIZARMIŞ HAMSİ Nori denilen yosunun içine haşlanmış ve kızarmış hamsi koyarak suşi yapıyorum. Türklerin damak tadına uygun baldo pirinç kullanıyorum. Japonların meşhur pirinç sirkesi, toz şeker ve tuzla birlikte işlem uyguluyorum. Daha sonra da hamsiyle birlikte yosunu rulo yapıyorum.''
Bu da Türk usulü suşi

Patronlar işe nasıl başladı?

İSTANBUL - Kimisi doğuştan şanslı, önüne her türlü imkan sunulmuş, kimileri de dişleriyle tırnaklarıyla kazıyarak gelmişler bugünlere. Bazıları çocuk yaşta çalışmak zorunda kalmış, bazılarınınki ise tam bir girişimcilik öyküsü...
Milliyet'in haberine göre; Altur'un sahibi Abdurrahim Albayrak, Almanya'da biriktirdiği paralarla İstanbul'a gelip minibüsçülük yapmış. Reis Gıda'nın sahibi Mehmet Reis, 7 yaşından itibaren bulaşıkçılık, çaycılık ve Ramazan davulculuğu da dahil pek çok işte çalışmış. Intercity Rent a Car'ın sahibi Vural Ak, bir nalburda tezgahtarlık ve şoförlük yapmış. Richmond otelleri ve Capitol'un sahibi Mustafa Aksoy bir kunduracıda çalışmış, Xerox'un genel müdürü Mehmet Sezgin tezgahtarlık ve garsonluk gibi bir sürü iş yapmış. Finansbank'ın ve Fiba Grubu'nun kurucusu Hüsnü Özyeğin ise ABD'de üniversitede okuduğu dönemde çalışmış. Harvard'da hamburger satan bir büfe işleten Özyeğin, hayatta ilk gerçek işinin bu olduğunu söylüyor.
Hepsi bugün geldikleri pozisyonlarda ilk işlerinin çok önemli olduğunu söylüyorlar. İş adamları ilk iş deneyimlerini anlattılar.
KOÇ BAKKAL DÜKANIYLA BAŞLADITürk iş dünyasının efsanevi iş adamlarından Vehbi Koç, 1901 yılında Ankara'nın Çoraklık semtinde dünyaya geldi. 1914'te Ankara İdadisi'ne (lise) giren Koç, 15 yaşında İdadi'yi bitirmeden tasdikname aldı.
1917'de dedesiyle ve babasıyla görüşerek esnaflığa başlayan Koç, Karaoğlan Caddesi'nde oturdukları evin altındaki dükkanı bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla bakkal dükkánı haline getirdi. Onun görevi, dükkanı açmak, süpürmek, tozlanan malları temizlemek, müşterilerin aldığı malları tartmak ya da saymak, mangalı yakmak, camekanları temizlemekti. Ardından kösele işine giren Koç, sonrasında Otomobil ve Petrol işine girdi.
1938'de Koç Ticaret Anaonim şirketini kurdu. Ardından Demirdöküm, Türkay (şimdiki adıyla Kav), Arçelik, Otosan, Aygaz'ı kurarak hızla büyüdü. 1963 yılında Koç Holding'i kurdu.
Vehbi Koç, 1984 yılında Koç Holding İdare Meclisi Başkanlığı'nı oğlu Rahmi Koç'a devretti ama, çalışmayı bir an bile bırakmadı. 1900'lerde, küçük bir bakkal dükkanından yola çıkan Vehbi Koç, dünya çapında bir topluluk yarattı.
İLGİLİ HABER
Zenginler liginde 28 Türk var
SABANCI PAMUK İŞÇİSİYDİ Sabancı Holding'in kurucusu Hacı Ömer Sabancı 1906 yılında Kayseri'nin küçük bir köyünde doğdu. 13 yaşında babasını kaybettikten bir kaç yıl sonra, talihini denemek için köyünden ayrılan Hacı Ömer, 450 kilometrelik yolu yaya olarak katederek pamuk diyarı Adana'ya göç etti. Yeni hayatına pamuk işçisi olarak başlayan Hacı Ömer, kısa sürede işçi müteahhitliğine başladı, bir iki yılda yaptığı tasarruflarla pamuk ticaretinde mütevazı bir iş kurdu. O dönemde yanında çalışan işçiler Hacı Ömer'i "Ağa" diye çağırmaya başladılar.
Hacı Ömer Sabancı önderliğinde sonraki yıllarda sırasıyla Akbank, Bossa un ve çırçır fabrikası, Bossa Tekstil fabrikası, Oralitsa, Aksigorta ve Teknosa kuruldu.
ÖZYEĞİN'İN İLK GERÇEK İŞİ BÜFE İŞLETMECİLİĞİYDİFinansbank'ın kurucusu Hüsnü Özyeğin, 1 Nisan 2009'da Capital'den Rauf Ateş'e verdiği röportajında ilk işine 6 yaşında dedesinin mağazasında çıraklık yaparak başladığını söylüyor. Robert Kolej'de okuduğu dönemde ise İstanbul'a gelen bir Japon fuar gemisinde tercümanlık yapmış. ABD'de Oregon Eyalet Üniversitesi inşaat Bölümü'nde okuyan ve Harvard'da master yapan Özyeğin, Amerika'da Eğitim gördüğü dönemde yaz kış çalışmış. İnşaat mühendisliği stajyerliğinden, garsonluğa pek çok işte çalışmış.
İLGİLİ HABER
3 milyar dolarla en zengin Türk
İlk işini ise Harvard'daki ikinci yılında kurmuş. Harvard'da bir snack Bar (büfe) çalıştıran Özyeğin, hayatta ilk gerçek işinin bu olduğunu söylüyor. Özyeğin, "Üniversitede birkaç iş vardı. Biri Gazete dağıtmaktı. Bir kiosk vardı, Sigara falan satılırdı. Bir başkası hafta sonlarında talebelere hamburger falan satan snack bar'dı. Haftasonları üniversite kampusunda yemek olmazdı. Talebeler için kabus gibiydi, doğal olarak bu snack bar'a gelirlerdi. İşte ben burayı işletmiştim. Hayatta ilk gerçek işim buydu" diyor.
Özyeğin gençlere şu tavsiyede bulunuyor:
"Bir kere çok çalışmaları lazım. Hiçbir şey çalışmadan olmuyor. Meraklı olmaları, okumaları lazım. Sadece üniversitede okumaktan söz etmiyorum. Çevrelerini iyi takip etmeleri gerek. Üniversite hayatında çok iyi bir network, arkadaşlık, dostluk kurmaları lazım. Bunlar, iş hayatında çok önem kazanan şeyler oldu. Sabırlı olmaları, yılmamaları da önemli. Yüz metre değil, maraton koşmaları lazım. Hayat da bir maraton aslında. Yaşlandığınızda hayat kısa geliyor, ama aslında hayat çok uzun. Maraton koşmaları lazım."
AKSOY KUNDURACI ÇIRAĞIYDI, TURİZMİN PATRONU OLDURichmond otelleri ve Capitol Alışveriş Merkezi'nin sahibi Aksoy Group'un kurucusu Mustafa Aksoy henüz 11 yaşındayken kunduracı çırağı olarak atıldı iş hayatına. Askere gidene kadar da Kapalıçarşı'da bu ayakkabıcı dükkanında çalıştı.
Aynı zamanda akşamları ingilizce ve daktilo kurslarına giderek kendini geliştiren Aksoy, o günleri şöyle anlatıyor:
"O zaman Küçükçekmece'de otururduk, iş çıkışı kursa gider gece 1'de eve gelir, sabah 7'de tekrar işe koyulurdum. 3-4 yıl böyle kurslara gittim. Lisan öğrendim."
Aksoy, askerden sonra çalıştığı yer olan Kapalıçarşı'ya dönüp, deri ceket alan turistleri gördüğünde deri dikip satan bir mağazada tezgahtar olarak işe başladı, 6 ay sonra patrona gidip dericilik yapmak istediğini söyledi. Patronu 5 mağazasından birisini Mustafa Aksoy'a tahsis etti, ona sermaye de verdi, bu sayede Mustafa Aksoy dericiliğe başladı. Aksoy, dükkan hanın içinde olduğundan Kapalıçarşı'ya gidip turistleri çevirerek onları içeri girmeye ikna etmeye çalışıyordu. İlk ihracatını 1974'te ABD'ye yaptı. Kapalıçarşı'da tesadüfen tanıştığı bir Amerikalı mağazacıya deri ceket ihraç eden Aksoy, ardından Almanya'da ihracata başladı. Bu sırada derici dükkanındaki hissesi yüzde 20'den yüzde 50'nin üstüne çıkınca ayrılıp kendi işini kurdu. 1977'de Beyazıt'ta bir mağaza açarak kumaş konfeksiyon işine girdi. Sık sık kendisinden alışveriş yapan Rahaat isimli bir Iraklı ile tanıştı. Onun ısrarıyla, 1978'de Türkiye'nin de ilk kez katıldığı Uluslararası Bağdat Fuarı'na katıldı.
"Irak'ta her ailede 5 çocuk var, o nedenle hep çocuk kıyafetleri gönderdim. Fuarda 250 bin dolarlık hayatımın ilk büyük siparişini aldım. Sevine sevine Türkiye'ye geldim. Böylece 7 yıl boyunca, buraya konfeksiyon ihraç ettim. İhracatta 5 milyon doları geçtiğim için 9 yıl boyunca İTO'dan altın madalya aldım."
Aksoy, ihracattan kazandığı parayı gayrimenkule yatırıyordu. 1988'de İstiklal Caddesi'ndeki Richmond Otel'in arsasını aldı. O zaman iş hanı yapmayı planlıyordu, turizmin t'sinden bile haberi yoktu. Tam da bu sırada turizme teşvik indirimleri başladı. Aksoy bu indirimlerden yararlanmak için binayı otele çevirdi. Hemen yanındaki binayı da katarak 1992'de Richmond İstanbul Otel'i açtı.
Ardından Pamukkale'de yarım kalmış 350 odalı bir oteli satın alıp, yanındakiyle birleştirerek 1993'de Richmond Pamukkale Thermal'i, 1995'de Richmond Efes'i, 2000'de Richmond Pamukkale Spa'yı ve Richmond Nua Wellness Center'ı açtı. Bu arada 1979'da aldığı arsalardan biri de Capitol Alışveriş Merkezi'nin arsası oldu. Galeria'dan esinlenen Aksoy 18 Eylül 1993'de Türkiye'nin ikinci alışveriş merkezini açtı.
ALBAYRAK İŞE BİR MİNİBÜSLE BAŞLADI Bugün 8 bin araçlık filosuyla 100 bin çalışana personel taşıma hizmeti veren Altur'un patronu Abdurrahim Albayrak, çocukluğundan beri çalışmış, para kazanmak için yapmadığı iş kalmamış. Kendi deyimiyle para kazanma hırsı onun geninde var.
Albayrak, 1954 yılında Rize'de doğdu. On yaşından itibaren hem okula gitti hem de Okul çıkışı ve Tatil günlerinde babasının bakkal dükkanında satış yapıp, briket atölyesinde briket kesti. Aynı zamanda simit ve kestane sattı. 1968 yılında babası Almanya'ya gidince, "bak babası Almanyaya gitti kendisi akşama kadar top oynuyor, akşama kadar kahvehanelerde oturuyor" demesinler diye daha çok çalıştı. Evlerinin önündeki dereden çakıl çıkartıp, sepetle sırtında taşıdı, bunlarla tekrar briket ve künk kesti. 15 yaşına geldiğinde kendi kamyonlarıyla Rize merkeze kum ve çakıl götürmeye başladı. Babası Almanya'dan Türkiye'ye dönünce oğlunun yaptıklarına inanamayıp hayretler içinde kalmış.
Abdurrahim Albayrak o günü şöyle anlatıyor:
"Atölyemizin bahçesinde 15 bine yakın briketin istif halinde hazır olduğunu görünce çok duygulanarak beni iki yanağımdan öptüğü anı hiç unutmayacağım. O hırs ve azimle babam atölyeyi çok iyi paraya satıp, beni Almanya'ya işçi olarak götürebilmek için mahkeme kararıyla yaşımı büyüttü."
Babasıyla Almanya'nın Frankfurt şehrine giden Albayrak, şehre varınca yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlatıyor:
"Muzu tanımıyor çikolatayı bilmiyordum. Hele hele hayatımda alafranga tuvalet görmemiştim, hatta defalarca babama tuvaleti sormama rağmen içeri gidip tuvalet göremediğimde sıkıla sıkıla babama tekrar sordum; o ilk gün çok zor anlar yaşamıştım."
Abdurrahim Albayrak, Almanya'da inşaatlarda demir işçisi olarak çalışmaya başlamış, paydostan sonra her akşam 2 saat mesai yapıp inşaatın el arabası, kürek vb. aletlerinin temizliğini yapıyor, daha sonra barakaya giderek babasına taze fasulye, kuru fasulye, pilav gibi yemekler hazırlıyor, babasıyla kendinin çamaşırlarını yıkayıp kurutuyordu. Cumartesi pazar günleri ise evlere gidip bahçe düzenlemesi, badana gibi işler yapıyor ve bunun karşılığında peşin para alıyordu. Ay sonunda babasından çok para kazanıp parasını bankaya yatırıyordu.
Uzun zaman sonra Türkiye'ye dönmek isteyince babası karşı çıkmış, ama o ısrarla Türkiye'de de bu şekilde çalışarak çok para kazanacağını söyleyerek Türkiye'nin yolunu tutmuş. Dönünce Almanya'da biriktirdiği parasıyla İstanbul Habibler'de bir arsa satın almış. Vatani görevini tamamlamak için askere giden Albayrak, askerde de boş durmamış. Askerlerin ayakkabılarını boyayıp para kazanmış.
Askerden sonra, baba ocağına dönüp bir minibüs satın alan Albayrak, taşı toprağı altın diyerek İstanbul'un yolunu tutmuş. Edirnekapı, Beşyüzevler, Sultançiftliği, Habibler, Kayabaşı ve Şamlar hattında çalışmaya başlamış. Sabah 6'da kalkıp gece 12'ye kadar çalışıp bin lira kazanmadan yatmamayı kendine şart koymuş. Bu parayı ertesi gün bankaya yatırıyor ve 30 günde 30 bin lira biriktiriyormuş. 13 ay sonra babası Almanya'dan izne gelip de banka cüzdanını görünce şaşkınlığını gizleyememiş ve ertesi gün borçsuz bir minibüs satın almışlar. 8 ay sonra üçüncü minibüslerini satın almışlar.
Patronlar işe nasıl başladı?

Buz odada zor gece

LOFOTEN ADALARI/JUKKASJARVI - “Skol” yani Norveççe “şerefe” diyerek kadehlerimizi tokuştururken, İstanbul’da kurulan Magic Ice Müzesi’nin fikir babası Odd Roar Olsen bize dönerek gülümsedi ve, “Hayatınızda hiç yaşamadığınız deneyimler edineceksiniz” dedi. Söyledikleri kesinlikle doğruydu.
Soğuktan her fırsatta kaçan ben İstanbul'da kurulacak Buz Müzesi vesilesi ile bir gün içinde kendimi Norveç’in kuzeyinde, kutup çizgisinin 200 kilometre ötesinde karlar altındaki Lofoten Adaları’nda bulmuştum. Norveç ve İsveç'i kapsayan bir gezi ile, hem Buz Otel'i hem de Buz Müzesi'nde sergilencek eşyaların yapımında kullanılan buz hasadını gözlemleyecektim.
İstanbul’da baharı beklerken, bünyeye sağ gösterip sol çakarak, yeniden kar pantolonu ve kar botlarıma sarılmıştım. Okyanus kıyısındaki evlerin penceresinden baktığımda suyun, karın ve İstanbul’da asla göremeyeceğim kadar mavi bir gökyüzünün birbirini tamamladığı tabloyla büyülendim. İçimden, “sıcak iklimlerin ötesinde de güzel köşeler varmış dünyada” diye geçirdim.
VİKİNGLERLE TANIŞIYORUZ... ilk gece, Mortsund’un en eski lokantasında bizim için özel bir yemek ayarlanmıştı. Deniz ürünleriyle arası olmayan ben, bu konuda da yanılmıştım. Dünyanın en lezzetli balıkları burada pişiriliyor olmalıydı. Geceyi deniz evlerinde geçirdikten sonra, sabah, elimizde fotoğraf makineleriyle alabildiğine kar ve okyanus resimleri çekmek için mücadelemiz, bizi bekleyen Viking gemisi için yola çıkmamız gerektiği çağrısıyla yarım kaldı. İlk durağımız Norveç’in en ünlü balıkçı köyü olan Henningsver’di.
Vikinglerin bundan 1130 yıl önce Lofoten Adaları’ndan yola çıkıp İstanbul’a ulaştıklarına inanılıyor. Magic Ice müzesinin açılış töreni için de amaç yine Vikingleri İstanbul’a getirmek. Tabii, yolculuk bugünün olanakları kullanılarak çok daha hızlı ve rahat yapılacak. Günümüzde gerçek Viking bulmaya imkan olmasa da köyde Viking kültürü öyle güzel yaşatılıyor ki, "Acaba yanılıyor muyum?" diye düşünüyorum. Gerçek bir Viking gemisinin üçte biri boyutundaki bir gemiyle yola çıkıyoruz. Viking Şefi Halvdan da bizimle... Soğuk müthiş, rüzgar bıçak gibi kesiyor yüzümüzü. Tulumlarımız bizi koruyor, üstelik suya düşersek batmamızı önlüyorlar. Neyse ki kimse düşmüyor denize.
KADIN ELİ DEĞERSE, AĞ TEKRAR ÖRÜLÜRMÜŞViking gemisiyle Henningsver civarında turluyoruz. Tayfa keyifli, yelkenler açılıyor, bağırış Kıyamet, şarkılar söyleniyor. Norveçli balıkçıların şarkılarında sürekli “sex” ve “sexy” sözcüklerini seçiyorum. Zaten cinsiyetçi bir durum mevcut. Eskiden balıkçılar, ağlarına kadın eli değecek olsa o ağı tekrar örerlermiş. Ayrıca teknede lastik bot giymek, sırt çantası taşımak da geleneklere aykırı. Amaç karadan tamamen kopmak. Bir kez tekneye binip balığa çıkan bir denizcinin illa ki büyük bir balık tutması gerekiyor; aksi halde balıkçının cinsel hayatının sönük(!) olduğu düşünülüyor... İşte, Norveçli dostlarımız, karla kaplı kıyıları, küçük, renkli balıkçı evlerini izlerken bu ilginç bilgileri aktarıyor bize. Balık tutmayı deniyoruz ama hava şartları kötü, üstelik yine yemeğe davetliyiz, vazgeçiyoruz.
Buz odada zor gece

Hyatt Regency Doğuş un

İSTANBUL - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Encümen Salonu'nda Hyatt Regency Oteli'nin satışı için bugün yapılan ihaleye tek teklifi, arazinin 21 yıllık kullanım hakkına sahip olan Göktrans Turizm ve Ticaret A.Ş. verdi.
Şirket, Şişli Harbiye Mahallesi'nde yer alan 14 bin 793 metrekare arazi ve üzerinde bulunan 360 odalı otele 208 milyon TL verdi.
İhaleyi Doğuş Holding Turizm Grubu Başkanı Doğan Günay da takip etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi satış için ilk ihaleye geçtiğimiz Kasım ayında çıkmış, o zaman 150 milyon TL muhammen bedelle satışa çıkarılan Otel ve arazi ihalesine de Göktrans Turizm ve Ticaret A.Ş. tek teklifi vermişti.
Hyatt Regency Doğuş’un