Saturday, April 10, 2010

Buz odada zor gece

LOFOTEN ADALARI/JUKKASJARVI - “Skol” yani Norveççe “şerefe” diyerek kadehlerimizi tokuştururken, İstanbul’da kurulan Magic Ice Müzesi’nin fikir babası Odd Roar Olsen bize dönerek gülümsedi ve, “Hayatınızda hiç yaşamadığınız deneyimler edineceksiniz” dedi. Söyledikleri kesinlikle doğruydu.
Soğuktan her fırsatta kaçan ben İstanbul'da kurulacak Buz Müzesi vesilesi ile bir gün içinde kendimi Norveç’in kuzeyinde, kutup çizgisinin 200 kilometre ötesinde karlar altındaki Lofoten Adaları’nda bulmuştum. Norveç ve İsveç'i kapsayan bir gezi ile, hem Buz Otel'i hem de Buz Müzesi'nde sergilencek eşyaların yapımında kullanılan buz hasadını gözlemleyecektim.
İstanbul’da baharı beklerken, bünyeye sağ gösterip sol çakarak, yeniden kar pantolonu ve kar botlarıma sarılmıştım. Okyanus kıyısındaki evlerin penceresinden baktığımda suyun, karın ve İstanbul’da asla göremeyeceğim kadar mavi bir gökyüzünün birbirini tamamladığı tabloyla büyülendim. İçimden, “sıcak iklimlerin ötesinde de güzel köşeler varmış dünyada” diye geçirdim.
VİKİNGLERLE TANIŞIYORUZ... ilk gece, Mortsund’un en eski lokantasında bizim için özel bir yemek ayarlanmıştı. Deniz ürünleriyle arası olmayan ben, bu konuda da yanılmıştım. Dünyanın en lezzetli balıkları burada pişiriliyor olmalıydı. Geceyi deniz evlerinde geçirdikten sonra, sabah, elimizde fotoğraf makineleriyle alabildiğine kar ve okyanus resimleri çekmek için mücadelemiz, bizi bekleyen Viking gemisi için yola çıkmamız gerektiği çağrısıyla yarım kaldı. İlk durağımız Norveç’in en ünlü balıkçı köyü olan Henningsver’di.
Vikinglerin bundan 1130 yıl önce Lofoten Adaları’ndan yola çıkıp İstanbul’a ulaştıklarına inanılıyor. Magic Ice müzesinin açılış töreni için de amaç yine Vikingleri İstanbul’a getirmek. Tabii, yolculuk bugünün olanakları kullanılarak çok daha hızlı ve rahat yapılacak. Günümüzde gerçek Viking bulmaya imkan olmasa da köyde Viking kültürü öyle güzel yaşatılıyor ki, "Acaba yanılıyor muyum?" diye düşünüyorum. Gerçek bir Viking gemisinin üçte biri boyutundaki bir gemiyle yola çıkıyoruz. Viking Şefi Halvdan da bizimle... Soğuk müthiş, rüzgar bıçak gibi kesiyor yüzümüzü. Tulumlarımız bizi koruyor, üstelik suya düşersek batmamızı önlüyorlar. Neyse ki kimse düşmüyor denize.
KADIN ELİ DEĞERSE, AĞ TEKRAR ÖRÜLÜRMÜŞViking gemisiyle Henningsver civarında turluyoruz. Tayfa keyifli, yelkenler açılıyor, bağırış Kıyamet, şarkılar söyleniyor. Norveçli balıkçıların şarkılarında sürekli “sex” ve “sexy” sözcüklerini seçiyorum. Zaten cinsiyetçi bir durum mevcut. Eskiden balıkçılar, ağlarına kadın eli değecek olsa o ağı tekrar örerlermiş. Ayrıca teknede lastik bot giymek, sırt çantası taşımak da geleneklere aykırı. Amaç karadan tamamen kopmak. Bir kez tekneye binip balığa çıkan bir denizcinin illa ki büyük bir balık tutması gerekiyor; aksi halde balıkçının cinsel hayatının sönük(!) olduğu düşünülüyor... İşte, Norveçli dostlarımız, karla kaplı kıyıları, küçük, renkli balıkçı evlerini izlerken bu ilginç bilgileri aktarıyor bize. Balık tutmayı deniyoruz ama hava şartları kötü, üstelik yine yemeğe davetliyiz, vazgeçiyoruz.
Buz odada zor gece

No comments:

Post a Comment